Evet chick-lit okuyorum. Ne varmış? Nedir yani? Eskiden bir sürü makale okumam gerekiyordu. Sayfalarca.. Ağır ağır başlıkları, kocaman kocaman isimleri olan şeyler... Her zaman sığ olmadım ki ben.. Bir zamanlar, mesela, the impact of oil in Azerbaijani state-building filan gibi başlıkları vardı okuduğum şeylerin.. Hmpf, big deal!
Yok, self-denial’ım bir yana eskiden buna sığınırdım.. Okuduğum caanım chick-litlere burun kıvıran himself’e ve onun türdeşlerine, “Siz benim zaten ne kadar ağır textler okumak zorunda olduğumu bilmiyor musunuz? Kafamı biraz boşaltamayacak mıyım ben?” diyebiliyordum. Akademik eziyetlerim nihayet sonlanınca bu bahaneden de oldum.. N’apalım, ben de sığ bir okuyucuyum, benim gibiler olmasa Kafka okuyan kemik çerçeveliler kendilerini üstün hissedemezlerdi. Entellektüel besin çemberinde bir yerim var benim de. : )
Bu haklı girişten sonra size Claudia Carroll’ın son okuduğum chick-lit’inden bahsedeceğim... Konu çok ilginç, aslında biraz da bu yüzden aldım kitabı. Charlotte, bizim 28 yaşındaki İrlandalı ginger-kid, ölümle yaşam arasında komada sıkışıp kalmış. Ve hayatını nasıl rezil ettiğini değerlendirme fırsatı buluyor bu koma farkındalığı sırasında. Ve kısa hayatının son beş değerli yılını kendisini aldatan, güvenilmez James Kane’le geçirmesine yanmaya başlıyor. Fakat öbür dünyaya bir göz attıktan sonra pek de öyle büyütüldüğü gibi bir yer olmadığına karar veriyor. Dolayısıyla Dünya’ya, bu kez tam teşekküllü bir koruyucu melek olarak gönderilme fırsatı bulunca üstüne atlıyor. Ama tabii göz önünde bulundurulması gereken minik bir nokta var: koruyup kılavuzluk edeceği kişi malumunuz pislik James Kane!
Konu resmen güzel.. Kurgu da iyi.. Marian Keyes’den hareketle –ki Dünya’nın en komik kadını- İrlandalı chick-lit yazarlarından biraz fazla şey bekliyorum belki ben. Ama Claudia’nın dilinde bir sorun var.. Akmıyor çok.. Tasvirleri fazla doğrudan.. “The blond girl” ile “the girl with the shiny, golden hair reaching down to her waist like the Niagara Falls on a sunny day” arasında ağızda bıraktığı tat açısından, bir sonraki kelimeye hemen geçip bir mental picture oluşturma telaşı açısından fark yok mu?
Bir de komik bir anlatım var, doğru ama okurken aniden kahkaha atma derecesinde, Jenny Colgan komiği değil.. Marian Keyes komiği elbette ki değil.. Sophie Kinsella şirini değil. Alexandra Potter’ın büyülü mistisizmi ve romantik batıllığı, nev-i şahsına münhasır, keskin çizgili, ilginç karakterleri yok. Karakterler hep kabul edilebilir, ama hep tahmin edilebilir. Tamam, chick-lit’in özünde tahmin edilebilirlik, kolay okunabilirlik ve eğlence var ve kitap bütün bunların yanındaki kutucuklara check atıyor ama okurken beyin kıvrımlarını okşamıyor. Yine de eğlenceli, konu iyi, yoklukta gider.. : P
7/10 Diyorum...
"Kafka okuyan kemik çerçeveliler" Dava ve yanındaki kemik çerceveli gözlüğüm masadan bana göz kırparken... çok ayıp! =)
YanıtlaSilayrıca kitap için "yoklukta gider" dedin ya... töbe töbeee. =))
bu arada chick-lit okuyorsam arada bu da senin suçundur.
Wuu beklenen post geldi :)
YanıtlaSilBi taraftan çiklıt okumakla çizdiğimiz karizmayı, in english okumakla diğer taraftan toparlıyoruz bence
Sophie kinsella diyince aklıma bişi geldi - bi ara yazıyım onu ben. mesela bi sonraki postta
O değilde alınacak kitap listemnde önleyemediğim bi artış var
Söz meclisten dışarı canııım! Hedef farklı. Annemin eski Almanca kitaplarını karıştırıyordum, azıcık hatırlasam, İngilizceme kitapların yardımı olduğu gibi Almancama da olsa diye.. Dönüşümü buldum.. Daha doğrusu verwandlung.. Anneme dönüp tek kaşımı kaldırarak -evet yapabiliyorum ben onu!- "anlar mıyım?" dedim. Cevaben iki kaş kalktı, "Kafka'yı?" derken altındaki gözler belerdi! Basitçe "yok, onun dili ağır" diyebilirdi yani, bilmiyorum.. : )
YanıtlaSil"Yoklukta gider" süper bi phrase bence.. Biri mesela, benim için mülakatta "gideri var" dese sarılıp öpücem gerçekten! Ama kıymetini biliyorsam bu sözcük öbeciğinin senin suçundur. : )
Beybi, many weird things in your life, like chick-lits and long heels are my fault! ; )
@Euphoric:
YanıtlaSilYok canım bilemedim, bence bunu alma.. Bahsettiğim Alexandra Potter var ya.. Onu al! Zaten bitirince bir review yapmak farz oldu. : )
Değil mi? İngilizce okumanın bir cool etkisi var değil mi? *beams inside* Duy bizi himself!
Yaşasın Sophie Kinsella post'u geliyor! : )
aaayyhh yorumlarım gitmiyo sürekli kitlendi sayfa :(:(
YanıtlaSilaynı şeyi 3 kez gönderiyoda olabilirim , hepsini arka arakaya yayınlama bari :)))
ııı ıhhh bunu almıcam marian keyesi merak ettim bi potter bi keyes alcam