12 Kasım 2010 Cuma

Rezillik gelip geçici, Santa can sağlığı versin!...


Çıldırdım.. Her sene normalde bu zamanlarda çıldırmaya başlarım, bu kez erken çıldırdım. Ağustos, to be exact... Şimdi bana kızabilirsiniz de, “gavur adeti cık cık cık!” da diyebilirsiniz. Deyin.. Ben yılbaşını ve –deep breath- yılbaşını “gavur”ların karakteristik detaylarını kullanarak kutlamayı seviyorum –there i’ve said it.

Neyse madem başladım, hem itiraflara hem karmakarışık üsluba, artık arsızlığı ele alabilirim. Ben bu yılbaşında ilk defa himself ile birlikte bir davet (overestimation of the century) vermeye  niyetlendim. Yok aklınıza güzel-normal bir ev, daha önce de arkadaşlarını seviyeli ev partilerinde ağırlamış bir çift filan gelmesin. Ev zamanında okuldayken tutulmuş, okullar bitince de bırakılmamış, Dünya’nın En Kötü İşçiliği™,kısıtlı maddi imkan ve şuursuzluk (yeaa ne para harcıycaz boyacıya, ben boyarım mis kimin olur!) karışımıyla yıllardır upgrade edilegelen ama adam olamayan çhhooohkk eski bir ev/kötü inşaat... Dolayısıyla Ağustos’ta başlamak iyi oldu.. 

Evin elini yüzünü biraz düzeltmek tabi hoş bir girişimdi ve fena da gitmiyor aslında ama beni asıl heyecanlandıran başka detaylar. Çorap diktim.. Bayağı çorap.. Yılbaşında şöminenin üstüne asılan çoraplar vardır ya.. Hıh, gittim bilardo masalarında kullanılan çuhalardan aldım, incik-boncuk aldım, her gelen davetli için –ki küçük bir topluluk olacak- işte o çoraplarda diktim. Şöyle bir şey:

               Bu şömine videosuna bayılıyorum.. Çıtırdıyor bi de..  Burdan bu mpg'i hemen çalabilirsiniz..
                                                
 
Böylece televizyonu şömineye çevirdim, üstündeki rafa bu çorapları assam, içine şemsiye çikolatalardan koysam dedim, altındaki rafa eski kırık çamdan kalan dallardan koysam dedim, aralara mumlar koysam, nokta ışıklar koysam dedim.. Nasıl gaza geldim ama.. Dedim de dedim.. 43T listemi doldurdum if you know what i’m saying (!)... Sonra bu ara kendimi adadığım Jane Austen’lardan birinde bir yılbaşı partisi bölümüne geldim, dedim ki bu partinin bir teması olsun. Dekorasyonda, hatta benim kıyafetimde de etkili olacak ama çok da gay olmayacak bir tema.. Ve 19. yüzyıl İngilteresi/Jane Austen’ı tema olarak seçtim (big surprise!).. Renk skalamı bordo, kahverengi, krem rengi ve orman yeşiline kaydırdım.. Kendime kısıtlı dikiş bilgimle dökümlü Arwen misali kolları olan korsajlı bir bluz bile dikmeye başladım.. Her akşam ona da böyle anlatıyorum ama şimdi himself’e sorsan boş boş bakar Emma Watson misali.. 

Neyse, böyle bir gariplik yaptım bu sene 8. ve 12. aylar arası noel ruhunu yaşatıyorum! Bütün gün aklım evin boyanacak duvarları, mumların rengi, daha önce hiç denemediğim duvar kağıdı kaplama meselesinin altından nasıl kalkacığımın paniği ve bütün bunların arasında sonuç vermeyen yüzüncü iş başvurumla meşgulken bunları bir kusmadan rahat edemedim.. Böyle arsız, böyle yüzsüz de bir tarafım var, n’apalım, rezillik gelip geçici...

mini-PS: Bütün osuruk böcekleri ölsün mü artık? Lütfen.. Biodiversity-dışı-kalasıcalar! Bzzz.. bzzzzzzzz...

7 yorum:

  1. peki ama ama ama o çorabı sen mi diktin?
    Bi de sahnede gözüken silah mutlaka ateşlenmeli dimi? bluzu da görmeliyiz..
    Dikiş dikebilenleri çok kıskanıyorum, bluzu görüp seni de kıskanmam lazım :)

    YanıtlaSil
  2. Evet : ) Şablonunu internetten bulduğum bir fotoğrafı gerçek boyutta büyütüp -hane halkının alay konusu olmak pahasına- ekranın üstüne kağıt koyup çizerek çıkarttım!
    Endişeye mahal yok, bu konudaki postlarım yılbaşına doğru artarak devam edecek, biri de mutlaka bluzle ilgili! : )

    YanıtlaSil
  3. @euphoric valla kısıtlı imkanla öyle harikalar yaratıyor ki. şöyle söyleyeyim, geçen yıl halloween için 2 saatte bana bir elbise yaptı ve o elbise "en orijinal kostüm" seçildi. o yüzden ben de pek heyecanlıyım bluz konusunda. =))

    YanıtlaSil
  4. çorap için, ben yapmadım internetten temsili bi resim cevabı bekliyodum :D :):)
    "kısıtlı dikiş bilgisi" = düğme dikebilmek benim için :)

    YanıtlaSil
  5. ben hep özendim.. annem hep baltaladı.. : ) biçmek zor birşeymiş gibi davrandı hep, sonra ucuz bir kumaşı rezil etsem nolur deyip giriştim bir gün, baktım basitmiş...

    dikişle ilgili sorun şu, natıkasız teyze terminolojisiyle anlatılıyor "how to" kısmı internette, dergilerde şurda "burda", ne demek istemiş diye düşünüyorsun.. yoksa gerisini çocukluğunda kinder sürpriz seven herkes yapabilir... : )

    YanıtlaSil
  6. ben de hep benim annem böyle sanırdım.
    sen solaksın yapamazsın diye diye makas bile tutamayan bi kız oldum :(
    hayatımdaki ilk örgü denememi, "hiiiiii ipi rezil etmişsin" diyerek elimden aldı, söktü - baştan kendisi ördü ):
    sanki amacımız acil atkı örmekmiş gibi. Çocuğum ben de kalbim kırıldı, bi daha da uğraşmadım
    Vaaay çocukluğuma döndük Rubycim hayırdır :) Bi an uzun bi koltukta dert anlatıyo gibi hissettim :):)

    YanıtlaSil
  7. :)) blo-kankilik etkisi : )) benim ilk örgü denememle de ÇOK dalga geçmişlerdi.. İkisi birden... Zaten annemle babam bir alem, bazen beni komik unsuru olarak mı planladılar diye düşünüyorum! : D
    İlk örgüm bikini altı gibi olmuştu, ördükçe gaipten gelen yeni ilmekler oluşmuş, "bir parça daha örüp astar dik bikini diye giy" diye alay konusu olmuştum..
    Sen ona kulak asma muse'um benim, anneler kızları kendilerinden yetenekli olmasın istiyor bence, evil bir planları var, bu yönde çalışan gizli bir toplulukları var, ayda bir bir araya gelip maskeler takıp renkli yumaklar yakıyorlar, latince ilahiler söylüyorlar bence! = ))

    YanıtlaSil